İslamiyette Kadına Verilen Değer

İslamiyette Kadına Verilen Değer

Müslüman kadınlar, aile içinde daha fazla rahatlık ve konfora sahiptirler. Çalışmak zorunda olmadıkları gibi, kocaları onlara bakmakla sorumludur. Günümüzde olduğu gibi kadınların hayat şartlarından dolayı çalışmaya zorlanması İslam toplumlarında yoktur. Çünkü bu sorumluluk erkektedir .

Aslında Müslüman toplumu hakkında bilgi sahibi olmayan Batılılar ve İslam düşmanları, genellikle yanlış fikirlerle yaklaşırlar ve Müslüman kadınları ve İslam'ı yanlış bir şekilde eleştirirler. Gerçekte ise birçok kadın, Müslümanlığı tercih edebilir. Çünkü İslam, kadınlara büyük bir değer veren bir inanç sistemidir. Müslüman aile yapısını anlayan bir kişi, kadının aile içinde ne kadar önemli olduğunu fark edecektir. İslam'ın kadınlara sağladığı haklar ve saygınlık, birçok kadının hayal bile edemeyeceği düzeydedir.  

İslam, kadınlara büyük bir saygı ve değer veren bir din olarak bilinir. Allah'ın emriyle, İslam'da kadınlar için özel bir yer ve saygın bir konum vardır. Allah bir ayette şöyle buyurur: "Ana-babanıza öf bile demeyin." (Kuran-ı Kerim , İsra, 17/23)  

Ayrıca, Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: "Cennet anaların ayakları altındadır." (Suyûtî, el-Camiü’s-sağir, 3642)  

 "Kadınlarınız konusunda Allah'tan korkun. Çünkü siz onları Allah'tan emanet olarak aldınız." (Ebu Dâvud, Menâsik 56; İbn Mâce, Menâsik 84)   

Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır.” (Müslim, Birr 149)   

"Mü'minlerin iman bakımından en kâmil/olgun olanı; ahlâkı güzel olan ve âilesine nâzik davranandır." (Nesâî, Işretu'n-Nisâ, 229; Tirmizî, İman hadis no: 2612)   

Kadın, beş vakit namazını kılar, bir aylık orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse ona: ‘Hangi kapıdan dilersen oradan cennete gir’ denilir.” (Ahmed bin Hanbel, I/191)  

Bu sözleriyle, kadınlara büyük bir değer atfetmiş ve onlara yüksek bir mevki vermiştir.  

 

Ancak, İslam'da cinsiyet eşitliği konusundaki bazı itirazları ele almak önemlidir:  

  • Allah, her insanı farklı kabiliyetlerle yaratmıştır ve bu farklılıkların hikmeti vardır. İnsanlar, yaratılışlarına müdahale etme hakkına sahip değillerdir.  
  • Allah, erkekler ile kadınları her açıdan aynı şekilde yaratmamıştır. Bu iki cinsiyeti her yönüyle eşitlemeye çalışmak, insanın doğasını değiştirmeyi gerektirir ki bu da mümkün değildir. Erkeklerin ve kadınların özgün nitelikleri birçok açıdan farklılık gösterir.  
  • Erkekler, fiziksel güç, teşebbüs yeteneği ve cesaret konularında daha fazla kapasiteye sahip olabilirlerken, kadınlar şefkat, hassasiyet, vefa ve sadakat gibi erdemlerde daha ileri olabilirler.  
  • Her iki cins de farklı yeteneklere ve özelliklere sahiptir. Bu özellikler, toplum içinde bir araya geldiklerinde birbirlerini tamamlarlar ve ailenin dengeli işlemesine katkıda bulunurlar.  
  • Erkeklerin daha fazla fiziksel güce sahip olması nedeniyle, Allah ailenin temel sorumluluğunu genellikle erkeklere yüklemiştir. Bu, erkeklerin kadınların ihtiyaçlarını karşılamak, onları maddi ve manevi olarak korumak ve gözetmekle sorumlu olduğu anlamına gelir. Bu gerçek, Kuran'da ve hadislerde açıkça vurgulanmıştır.  

Sonuç olarak, İslam'da erkekler ve kadınlar arasında farklı sorumluluklar ve yetenekler bulunsa da, bu farklılıkların her iki cinsin de saygın bir şekilde değerlendirildiği ve birbirlerini tamamladığı bir aile birimi için kullanılır. Cinsiyet eşitliği, her iki cinsin de Allah'ın yaratılış planına uygun olarak eşit ve saygın bir şekilde değer gördüğü bir anlayış içinde ele alınır.  

Aile reisliği İslam'da erkeğe verilmiştir, ancak bu, erkeğin cinsiyet üstünlüğü anlamına gelmez. İslam'a göre, üstünlük veya değerlilik cinsiyete değil, takvaya dayanır. Takva, Allah'a saygı göstermek, günahlardan sakınmak, Allah'ın hoşnut olmadığı davranışlardan uzak durmak ve Allah'ın rızasını en büyük amaç olarak görmek anlamına gelir.  

İslam'a göre, aile reisi olmak, aileyi sevgi, saygı ve adil bir şekilde yönetmek anlamına gelir. Aile reisinin, aile üyelerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılaması ve aile içinde birlik ve huzurun sağlanmasına yardımcı olması gereklidir. Ancak bu sorumluluk, aile reisinin Allah'ın hükümlerine ve değerlerine saygılı bir şekilde yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur.  

Sonuç olarak, İslam'a göre cinsiyet değil, takva ölçüdür. Allah'a saygılı ve günahlardan kaçınan herkes Allah katında değerlidir ve üstün olarak kabul edilir. Aile reisliği de Allah'ın hükümlerine bağlılık ve adalet prensipleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmelidir.  

Kadının erkeğine itaati ne kadar gerekiyorsa, erkeğin de kadının hak ve hukukunu gözetmesi o kadar önemlidir. İslam'da, "kadınların erkeklere esir oldukları" iddiası tamamen yanlıştır. İslam'da kadın, erkekten daha fazla zamanı, hayatın tadını çıkarma ve dinlenme imkânlarına sahip olarak değerlendirebilir. Çünkü İslam, erkeği kadının nafakasını temin etmekle yükümlü kılmışken, kadını bu sorumluluktan muaf tutmuş ve ona en keyifli görev olarak "çocuk yetiştirmeyi" vermiştir.  

İslam'da kadının ekonomik durumu olarak kadının malı kendine ve şahsına aittir. Kadın bu malı istediği gibi kullanabilir ve dilediği gibi harcayabilir. Kocasının bu konuda eşine herhangi bir baskı uygulama hakkı bulunmamaktadır..  

Günümüzde kadın özgürlüğü adı altında ortaya atılan şeyler, kadınların sadece ahlaki açıdan düşmelerine ve zorluklarla karşılaşmalarına neden olmuş, onların saygınlıklarını zedelemiştir. İslam ise kadınların iffet ve namuslarını koruyarak, onların şeref ve haysiyetlerini sağlamlaştırmıştır.

Bazı çevreler, İslam'ın kadınların örtünmesini özgürlüklerini kısıtlamak olarak sunmaktadır. Ancak öncelikle şunu bilmek önemlidir: Kadınların örtünmesi, tüm semavi dinlerin ortak bir hükmüdür. Rahibelerin örtünmesi, bu konuda açık bir kanıttır.

Örtünme, sadece kadınlar için değil, tüm insanlar için doğal bir sorumluluktur. Hiçbir toplumda erkeklerin veya kadınların çıplak olarak dolaştığına şahit olunmaz. Ancak örtünme konusunda farklı yaklaşımlar vardır. İslam'a göre kadınlar, yabancı erkeklerin cinsel arzularını uyandırabilecek herhangi bir vücut kısmını örtmekle yükümlüdürler. Bu sayede, dünya hayatında onların saygınlığını ve onurunu korurlar, ahirette ise ebedi mutluluklarını sağlarlar.

Ayrıca, kadınlar İslam'ın yasakladığı şekilde açılıp saçıldıklarında, erkekleri günaha sürüklerler ve "Sebep olan işleyen gibidir." ilkesine göre, bu günahların bir kısmı kendilerine de yazılır. İslam, örtünme emriyle kadınları bu tür tehlikelerden korur.

İsviçre'de 1981'e kadar anne-babalarından zorla koparılan çocuklar 'köle' olarak satılıyordu. Dayak, işkence, zorla çalıştırma, taciz ve tecavüz gibi korkunç koşullarda büyümek zorunda kalan bu çocuklardan şu an yaklaşık 10 bin kadarı hala hayatta. Aynı dönemde Avrupa'da bu tür sorunlar yaşanırken, Müslüman toplumlarda kadın ve çocuklar toplumun en değerli bireyleri olarak kabul ediliyordu. Hatta hayvan haklarına dahi önem veriliyor ve onları koruyan dernekler kuruluyordu.

Daha 100 yıl önce Avrupa'da kadınlar ikinci sınıf vatandaşlar olarak kabul ediliyor, miras ve mülkiyet hakları yoktu ve yasal olarak erkeklerin denetimi altındaydılar. İslam, kadınlara verdiği değeri 1400 yıldır devam ettiriyor. Örneğin, 1921 yılında ABD'nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan binlerce kadın işçi, daha iyi çalışma koşulları talebiyle greve başladığında, polisin saldırısına uğradılar ve fabrikaya kilitlenen kadınlar ile yangın sonucu meydana gelen trajik olayların ardından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı. Ama İslam kadına 1400 sene önce değer vermeye başladı ve hala kadınlar bizim için ailemizin en değerli bireyleridir. İslam'ın kadınlara verdiği haklar, İslam'ı eleştirenlere yönelik en büyük cevaptır.

 

a7ee151c-cc4b-4c98-b4b0-b49be3ddeaf6